Cemaat yurtlarında kalırken
Survivor yarışmasında gibiydik
CHP Değirmenayvalı Belediye Başkan adayı Ummuhan Özpınar, ODAK Gazetesi Pazar Kahvaltıları’na katılarak Medrese eğitimi, yurt hayatı, ve Cemaatte yaşadıklarını ilgin olayları Ertuğrul Sevim ve Ömer Mazi’ye anlattı. Yaşadıklarını Survivor yarışmasına benzetti.
Bir kadının önüne diz çöküp sen benim Şıhım’sın diyemem demeniz sizin ondan daha iyi eğitim almanızdan mı kaynaklanan bir durum?
Bu benim almış olduğum eğitimle direk alakalı bir durum değil. Bu işler çok fazla istismara açık bir olay. Hiçbir eğitimi olmayan birisi çıkıp dini bilgisi zayıf ama öğrenmek isteyen, sohbetlere katılan insanların bu durumları kullanılıyor. Ben buna karşıyım. Benim örnek aldığım tek kadın Hazreti Ayşe anamız. Onun kendine ait bir ordusu var. O dönemin en güçlü siyasi isimlerinden birisi. Yüzlerce kişiden oluşan ordusu var ve savaşlara katılan birisi. Tek referans aldığım kadın kesinlikle Hazreti Ayşe anamız.
Nasıl bir aile yapınız vardı. Kalabalık bir aileniz olduğunu söylediniz ama anneniz nasıl, babanız baskıcı birimiydi?
Annem çok iyi bir kadın. Kim ne derse onu yapan, kimseye karışmayan çok fazla ehil bir kadın. Normal ortalama bir kadın. Onun dışına hiç çıkmayan bir kadındı. Onun aile terbiyesi ve dedem kızdığı zaman tamam baba diye sesini keserdi. Bakın bir şey itiraf edeyim. Babaannem halalarımla birlikte çok döverdi. Ben çocukken annemin dayak yediği gördükçe içim acıyordu. Ama annem bir gün olsun sesini çıkarmadı. O bu kadar asil bir kadındı. Şimdi bakıyorum da her yerde ezilen kadından bahsediliyor. Geçin bunları Allah aşkına şimdi kadının ezildiği falan yok. Ezilen kadın benim anam gibi kadınlardı. Bugün kaç tane gelin kaynanasından dayak yiyor. Kaç kadın görümcesinden dayak yiyor.
Şimdi Kadının ezildiği falan yok
Çok garip bir noktaya geldik. Türkiye’de kadınlar sokaklara dökülüyor eziliyoruz mahvolduk diyorlar?
Hepsi saçmalık. Kadınlar hiç bu kadar rahat, özgür ve bağımsız olmadılar. 30 yıl önce kadınlar esiliyordu ama bugün aynısını söylemek haksızlık olur. Ya da bende bir sorun var. Ben mesela Kadından sorumlu bakanlık olayını bir türlü anlamıyorum. Gerçi şimdi adı değişti ama yine işlevi aynı. Dünyanın hiçbir yerinde kadıdan sorumlu bakanlık diye bir şey yok. Ben siyasi partilerdeki Kadın Kolları Başkanlığını da anlamış değilim. Arkadaş biz zaten kadın kollarına giderek kendimizi ikinci sınıfa itiyoruz. Toplumun yarısı kadın yarısı erkek olduğuna göre neden İl Yönetiminde aktif olarak görev yapmıyoruz, neden İl Başkanı olmuyoruz. Biz kadınlar olarak önce kendi haklarımıza sahip çıkmalıyız. Kadından Belediye Başkanı da olur, Vali de olur, Cumhurbaşkanı da. Ama yeter ki biz kendi haklarımızı bilelim ve kadınlar olarak birlikte hareket etmesini öğrenelim.
Annenizin gözünüzün önünde dövülmesi çocuk da olsa bir tepki ve kızgınlık olur. Dedenizi çok seviyordunuz ama aynı sevgi Babaannenize karşı var mıydı?
Babaannemi dedem kadar sevdiğimi söylesem yalan olur. Dedemle annem amca çocuklarıydı. Bir birlerini kollardı. Ama Babaannem dominant bir kadındı. Tan bir Osmanlı kadınıydı. Hep kendi sözü kabul edilsin isterdi. Resimlerini görseniz başı hep havadaydı. Hiç başı aşağıda olmazdı. Dedeme de çok kızardı. Siz aynı tüfeğin demirisiniz bir birinizi kolluyorsunuz derdi. Belki de dedemi bu kadar çok sevmemin bir nedeni de annemi koruduğu içindir. Elbette babaannemi de seviyordum ama dedeme olan sevgim bambaşka bir şeydi.
Nasıl bir adamdı dedeniz. Aslında erkende kaybetmişsiniz. Aksakallı bir adamıydı. Şakalaşır mıydı?
Dedemin hiç aksakalı olmadı. Dedem bekçilikten emekliydi. Her gün mutlaka sakal tıraşını olurdu. Ölünceye kadar bu böyle devam etti. Çok bakımlı ve film artistleri kadar yakışıklı bir adamdı. Sokağa çıktığı zaman kadınlar gözlerini alamazdı. Çok şık giyinirdi. Bu nedenle babaannem çok kıskançtı. Değirmenayvalı’da dedeme Yarım Efe derlerdi.
Cemaat içindeyseniz size oradan bir eş buluyorlar
İstanbul’da 6 yıl kaldıktan sonra neden Afyon’a geri döndünüz? O kadar eğitimden sonra İstanbul’da çok önemli konumlarda olabilirdiniz?
İstanbul’da İsmailağa cemaatin de 4 yıl eğitim ve 2 yılda eğitmenlik olmak üzere 6 yıl kaldıktan sonra Afyon’a neden döndüm. Birincisi ailem burada ben orada olmayı çok sevmiyordum. İkincisi öyle bir cemaatin içindeyseniz siz yine o cemaatten biriyle evlendiriyorlar. Bir kere bu bana ters. Ben evleneceğim kişiyi sevmeliyim, tamam falanca hocanın oğlu ile evlenmek bir prestij ama ben mutlu olacak mıyım? Ben onunla yapabilecek miyim? Bu konuda baskı vardı üzerimde o yüzden bırakıp Afyon’a döndüm.
Babanızın ekonomik durumu iyi değildi anlaşılan bir ara yurt dışında Arabistan’a çalışmaya gidiyor galiba?
Ben İstanbul’da eğitim görürken babam Arabistan’a işçi olarak çalışmaya gitti. Babam fırıncı aşçıdır. O dönem maddi sıkıntılarımız vardı. Arabistan’da belli bir süre çalıştıktan sonra geldi ve ondan sonra burada Hilal lokantalarını açtı. Ama onlarda maalesef babamın siyaset macerası yüzünden elimizden uçup gitti. Maddi durumumuz o kadar kötüydü ki anlatamam. Annem gece yarılarına kadar yorgan dikiyordu. Benim İstanbul’da gördüğüm medrese eğitimi annemin yorgan paralarından geliyordu. Ben annemin hakkını asla ödeyemem. Zavallı kadını çoğu zaman gece yarısından sonra yorgan başında uyuya kaldığına şahit oldum. Ben annem için ne yapsam onun hakkını ödeyemem. Bugün ben bu donanıma sahipsem bunun % 50’si kesinlikle annemin hakkı. Diğeri de elbette babamın.
Anneler genelde çocuklarının arkasında bir destek, bir duvar gibidir. Birçok şeye göğüs gerer içine atar ama baba ile çocukları arasında ezilir?
Sabahlara kadar yorgan dikerek benim kitaplarımı eğitim senetlerimi ödedi. Ben cahil kaldım siz kalmayın, siz okuyun diye kimseye muhtaç olmayın, ben ezildim siz ezilmeyin kendi ayaklarınızın üzerinde durun diye elinden geldiğince bize yardımcı olmaya çalıştı. Çok cefakar bir kadındı. Ben annemin diktiği yorganlarla bu hala geldim. Allah ondan razı olsun.
Sen oku ben ceketimi satarım
Nasıl bir yerde eğitim gördünüz yurtta mı kalıyordunuz evde mi? Biraz o yılları konuşmakta fayda var. Bizim bu güne kadar birçok konuğumuz Annelerinin istedikleri bölümü okumuşlar?
Babam da benim okumam için çok çaba gösterdi ama Annem başka bir şeydi. O zaman kalınan yurtlar şimdiki gibi konforlu değildi. Kendi yatağımız yorganımız götürürdük. Babam Arabistan’da olduğu için amcam götürdü. Bende gittiğim gibi yine kaçar gelirdim. Annem birkaç gün beni idare ettikten sonra Baban duymasın diye yorganı sırtına alıp beni yine otogara götürürdü. Babam sen oku, bir şey ola ben sırtımdaki ceketi satıp yine okuturum. Yeter ki sen oku derdi. Bende babamın bu çabasına karşılık okudum. En başarılı öğrencilerden biriydim. Aslında Cemaat içinde çalıp çırpmadan da çok iyi bir yerlere gelinme imkanı var. Cemaat olayı aslında çok önemli ve olması gereken bir oluşum. Ancak o oluşum zaman zaman yanlış insanlar tarafından kötü örneklerle gündeme geldiği için toplum nazarında olumsuz bir izlenim oluyor.
Cemaat içinde sizin gibi bir kadın hafız nasıl para kazanır?
Cemaat bizim gibi insanların hiç olumsuz bir olaya karışmadan çok rahat bir para kazanma platformu sunuyor aslında. Hocalık yaparsın, eğiticilik yaparsın, Halk Eğitimde usta öğreticilik yapabilirisiniz. Ben diller öğrendim. Bunlarla hayatımı sürdürebileceğim bir geliri elde etme imkanı var. O zaman benim kurs taksitlerim aylık 50 Liraydı. Onu bile karşılamakta zorlanıyorduk ve annem yorgan dikmek zorunda kalıyordu. Annem bir günde 2 yorgan dikerdi. Annemin o özverisi, babamın sen oku ben ceketimi bile satarım demesi beni okumaya itti.
Yurttan kaçıp eve geliyordum
Niye kaçıp gelirdin madem anne ve babanız bu kadar sizin okumanızı istiyor. Sorun nedir?
Aslında önemli, bir sorun olduğundan değil ama çok sıkıcıydı. Eskiden kuran kursları ve medrese eğitimi verilen yerler şimdiki gibi değildi. Fatih’de benim okuduğum yer yerin altında bir yerdi. Bu kadar açık bir eğitim yoktu. Saklı gizli bir eğitim veriliyordu. Basık, nemli rutubetli bir yerdi. Ben yurtta kaldığım zamanda bademcik, apandisit ameliyatı oldum. Çok rahatsız oluyordum. Yemeklerden zehirlenmeyi zaten söylemiyorum bile o rutin bir olay haline gelmişti. Birinin akşamdan yemeği kalmış çöpe dökeceğine yurda gönderiyordu sevabına diye. Ama biz o sevabına yemeklerden defalarca zehirlendik.
Survivor yarışmasında gibi bir hayat çok çarpıcıydı doğrusu. Sizin eğitim gördüğünüz zaman Başbakan o zaman İstanbul Belediye Başkanıydı. Belediyelerden destek almıyor muydunuz?
Cemaatler har zaman çok ciddi yardımlar alıyor. Bunu inkar edemeyiz. Recep Tayyip Erdoğan Belediye Başkanı iken ben aynı zamanda vakıfta görevliydim. Yardım geliyordu ama o yardımlardan biz hiç görmüyorduk. Yardımlar üst kademeler tarafından kullanılıyordu. Bize gelene kadar güveli çorbalar kalıyordu.
Esir kampı gibi
O yıllarda medrese eğitimi ve Cemaat Kuran kursları genellikle baskı altında ve gizli saklı yapılıyordu. Eğitim aldığımız yer binanın bodrum katından bir altta kalan bir yerdi. Orada 4 yıl kalıp da sağlık sorunu yaşamayan arkadaşım yok. Aslında erkeklerin askerlik olayı gibi bir durum. Çay kazanlarda yapılırdı. Demir sürahiler ve bardaklarda çay içerdik. Elimiz yanar ağzımız yanar. Masanın başında şeker vardır bana gelene kadar kalmaz. Ben tam 20 yıldır çay’ı şekersiz içerim. Yurtta bana gelene kadar şeker kalmadığından kaynaklanan zorunlu bir alışkanlık oldu. Aslında adı konulmamış bir esir kampı gibi, açık ceza evi gibi, erkeklerin askerlik olayı gibi bir durum.
Cemaat ve siyaset bir arada yürümez
İsmailağa cemaatin de eğitim gördüm ama ben birçok cemaate girip çıktım. Biz birinden farklı olan var mı diye. Ama hiç birisi beni kabul etmedi. Çünkü ben aykırı bir insanım. Onlar soran ve sorgulayan birini içlerinde istemiyorlar. Biz dönem Uşak’ta Süleymancıların cemaatinde kaldım. Onlar bir ara Turgut Özal’ı destekledikleri için en güzel yurtlar onlardaydı. Çok güzel binaları ve imkanları vardı. Bizim önceki kaldığımız ortamlara göre saray sayılacak olanakları vardı. Ama ben cemaatlerin siyasete bu şekilde müdahil olmalarına doğru bulmuyorum. Bakın o zaman Süleymancılar ANAP daha DYP ve sonrasında yeniden ANAP’a dönüş yaptılar Milletvekili ve Bakan çıkardılar. Sonrasında Gülen Cemaati ve AK Parti. Bugün yaşadıkları olaylara bakın. Cemaat ile siyaset kesinlikle böyle kol kola olmamalı. Atatürk yıllar önce bu günleri görmüş. Din ve devlet işlerini bir birinden ayırmış.
Kapuska yüzünden lahanadan nefret ediyorum
Başkalarının birkaç gün önceki yemeklerini yemekten artık hepimize gına gelmişti. Ben mesela kapuska yemekten nefret ediyorum. En çok kapuska ve makarna yiyorduk. Hala kapuska yemekten nefret ederim ve yemiyorum zaten. Kapuska yüzünden lahanadan nefret ediyorum. Biz güvelenmiş tarhana, tahıl ürünleri o kadar çok yedim ki anlatamam. Bir kadın evindeki böceklenmiş bakliyatını, esnaflardan bazı kişiler satamadı bayat böcekli malzemelerini hayır olsun diye yurda getiriyordu. Biz onların böcekli gıdalarını yemek zorunda kalıyorduk. İnanır mısınız yemek yerken ağzımızda o böceklerin çıtırtısını duyuyorduk. Ne yapabilirsin. Onları bile bile içmesen yemesen aç kalacaksın. Biz orada Survivor yarışmasında gibi bir hayat yaşıyorduk.